Polen Ekoloji Enstitüsü

Çoklu Krizler Çağında İktisadi Kalkınma, Büyüme ve Ekoloji

Kitabı indirmek için tıklayınız.

Kitabın basılı halini edinmek için bize mail yoluyla ulaşabilirsiniz: bilgi@polenekoloji.org


Polen Dergi’nin 14. sayısında kısaltılmış halini yayınladığımız metin Prof. Dr. Mustafa Durmuş tarafından kitaplaştırıldı. Polen Ekoloji Enstitüsü ve Tez-Koop-İş ortak yayını olarak çıkan kitap “kalkınma” kavramının tarihsel arkaplanını açıklarken bugün “çoklu kriz” diye ifade edilen yaklaşımla bağlantı kurarak bugünkü anlamını ve alternatif arayışları inceliyor.


Önsöz

Ülkemizde neo-liberal neo-muhafazakâr bir iktidarın kurulmasından bu yana tam 22 yıl geçti. Bu 22 yıl boyunca daha önce hiçbir siyasal partiye kısmet olmadığı biçimde, siyasal iktidar bir tek parti tarafından ve koalisyonsuz olarak yönetildi.

Bu süre zarfında olumlu dış konjonktürün de etkisiyle trilyonlarca dolarlık dış kaynak ve vergi biçiminde iç kaynak kullanıldı. Başta inşaat-enerji/alt yapı ve finans olmak üzere ranta dayalı büyüme üzerinden ülke ekonomisi önemli ölçüde büyütüldü.

Ülke bir yandan büyük bir şantiyeye çevrilirken, ormanlar, zeytinlikler, yaylalar, meralar ve dağlar ve nehirler gibi müşterek doğal zenginliklerimiz yer altındaki kıymetli madenlerin çıkartılması ve HES’lerin kurulması için talan edildi. Bu nedenle su kirlendi, hava kirlendi, toprak kirlendi, gıda kirlendi, insan kirlendi, biyoçeşitlilik azaldı, iklimler değişti.

Bütün bunlar yapılırken ülke insanının refaha kavuşturulacağı, yeni istihdam yaratılacağı, dışa bağımlılığın azaltılacağı ve ülkenin üst gelirli ülkeler grubuna gireceği ileri sürüldü.

Tam tersine iktidarın başlardaki topluma verdiği söz olan 3Y: “Yoksulluk, Yolsuzluk ve Yasaklara son verilmesi” sözü tamamen tersine dönüştü. Ülke Küresel Yolsuzluk Endeksinde 100 üzerinden 34 puana kadar gerilerken ve organize suç örgütleri cenneti olarak ilan edilirken, yoksulluk tavan yaptı ve ülke nüfusunun % 80’i yoksulluk sınırının altında yaşar duruma geldi. Yasaklar daha da artırılarak demokrasiden iyice uzaklaşıldı ve ülkede tam otoriter bir rejim inşa edildi.

Bütün bu olumsuzlukların yanı sıra, ülke ekonomisi bu süre zarfında yılda ortalama % 5 büyümesine rağmen halk giderek yoksullaştı. Zira gelir ve servet bölüşümü ülke tarihinde daha önce görülmemiş ölçüde emekçilerin aleyhine dönüştü.

Ülkede sanayileşme ve kalkınma anlamında herhangi bir ciddi atılım gerçekleşmediği gibi, ülke daha ziyade tüketim harcamaları ve bunu fonlayan finans sektörü üzerinden büyüdü.

Ülke bırakın, dışa bağımlılığı azaltmayı, dışa özellikle de gıda, ara malı, sermaye malı, teknoloji ve sermaye hareketleri açısından daha da bağımlı ve çok daha kırılgan bir hale geldi. Bu da ülkede tarihinin en büyük enflasyonlarının yaşanmasına ve rantiyeye en yüksek faizlerin ödenmesiyle sonuçlandı. Kitlesel işsizlik sosyal bir soruna dönüştü. Ülke sadece sanayisizleşmedi aynı zamanda hızla tarımsızlaştı.

Yer altı ve yer üstü zenginliklerimizi, müştereklerimizi birer ticari mala dönüştürme konusunda çok ısrarcı olan iktidar bu doğal zenginlikleri yerli ve yabancı sermaye gruplarına devretmekten çekinmezken, doğaya da müthiş zarar verdi.

Elinizdeki bu çalışma kapitalist dünyanın karşı karşıya bulunduğu ekonomik büyüme, ekonomik ve sosyal kalkınma ve ekolojik tahribat sorunlarını birlikte ele alıyor. Bu amaçla şu ana kadar ortaya atılmış olan değişik kuram ve yaklaşımları bir arka plan felsefesi olarak anlatıyor.

Çalışma, kapitalizmde sadece emeğin değil aynı zamanda doğanın da sömürüldüğü gerçeğinden yola çıkarak emek ve ekoloji hareketlerinin neden birlikte mücadele etmeleri gerektiğini de anlatıyor.

İşçi sınıfına, ekoloji mücadelesi verenlere ve “sömürüsüz, sınıfsız, sınırsız ve doğa dostu, toplumsal cinsiyet eşitlikçi bir başka dünya mümkün” diyenlere faydalı olması dileğimizle.

Tez-Koop-İş Sendikası Genel Başkanı

Haydar Özdemiroğlu